Sonbaharı bekliyordu ağaçlar, tıpkı bir anka kuşu gibi yeniden doğuşa kavuşmak için. İlkbaharın müjdecisinin sonbahar olmasını, geçen yazın ardından yapraklarını dökerek duyuruyorlardı. Her ne kadar arada uzun ve çetin bir kış olsa da bir bahardan diğer bahara göçmek umuduyla, koca bir yazın ardından mevsimin son sert güneş ışınlarından da güç alarak üzerlerinde ne var ne yok silkiniyorcasına bırakıyorlardı toprağa. Adeta, doğanın yenilenmesine ve bu döngünün gerçekleşmesine, insanı şahit kılıyor ve bu matemi ona da yaşatıyorlardı.

Çoğu hikâyede, ilkbahardı umutları yeşerten, yüzümüzü güldüren, içimizi ısıtan. Fakat ilkbahara ulaşmanın meşakkatli bir yolu vardı. Bu yolda, belki sıcak bir yaz, belki sert rüzgârlı bir sonbahar ve belki de soğuk bir kış ile birlikte yürünüyordu çoğu zaman. Yalnız, bu yürüyüşte kat edilen mesafe, ekseriyetle ırak ufuklara değil engin gökyüzüne doğru oluyordu. Her ilkbahardan sonbahara kadar geçen sürede kat edilen mesafe, kazanılan tecrübe ve gelinen noktanın vermiş olduğu yorgunlukla artık yaprakların dökülmesi ve kış boyunca yeni maratona hazırlanmak gerekiyordu. Çünkü ikinci kez ilkbahara ulaşmak demek, bu meşakkatli yolu artık geride bırakmış olmak demekti.

Hakan KOCAMAN
09.11.2019
Poyrazlar – Adapazarı /SAKARYA

Bunu Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*